PKK'nın Eylemsizlik ve Geri Çekilme Kararı, Bir AKP Tuzağıdır!Şu soruyu sorabilirsiniz:
Türkiye’nin
Doğu’sundaki siyasi gelişmeler Kürt devleti için zaten bir zemin
hazırlamıştır, o halde ABD ya da Erdoğan siyaseti PKK’dan vazgeçemez mi?
Hem geçmez, hem geçemez.
Vazgeçmezler, çünkü PKK ile işleri bitmedi henüz, sırada İran var, Suriye var.
Olası bir İran savaşında PKK’yı kullanacaklar.
Öte yandan, “Büyük Kürdistan” parçalarını birleştirmek için, zamanı
geldiğinde İran ve Suriye’ye karşı PKK’yı kullanacaklar, bu yüzden
vazgeçmezler.
Vazgeçemezler, çünkü PKK’yı öylesi bir kurumsal
yapıya ulaştırdılar ki, yok etmek için harekete geçtiklerinde, PKK’nın
da karşı atakları ortaya çıkacak, bundan çekiniyorlar.
PKK’nın karşı atağı nedir?PKK, AB ülkelerinde yaygın bir siyasi cepheye sahiptir.
Türkiye’de
ise, Habur olayı ile halkla bütünleşmiş ve halkın temsilcisi konumuna
gelmiştir. Irak kuzeyinde Barzani içinde silahlı unsurlar
yerleştirmiştir. Barzani bölgesinde, bugün peşmerge olup geçmişte PKK
olan binlerce insan vardır.
Dolayısıyla, olası bir ABD harekâtında PKK’nın karşı koz olarak kullanabileceği üç önemli alan ortaya çıkmaktadır;
birincisi,
Avrupa ve Türkiye’de ağır toplumsal olaylar çıkarmak. Türkiye’de
çıksın, biz alışık can vermeye, bu yüzden küresel güçler bizim
kayıplarımızı umursamayacaktır, şimdiye kadar umursamadıkları gibi.
Ama ya Avrupa?AB
ülkelerinde çıkacak ve günlük yaşamı felç edecek toplumsal olaylar, AB
siyasetini rahatsız eder ve oradaki insanlar bizim çektiklerimize
katlanamaz. Bu demektir ki AB siyaseti, PKK’ya karşı bir harekata
destek vermeyecektir.
Öte yandan, Irak kuzeyindeki PKK’ya
yönelik bir ABD harekatında ise, PKK-Barzani çatışması kaçınılmaz bir
durum olarak ortaya çıkar.
Bu da, küresel siyasetin Kürt devleti projesini sekteye uğratacağı için ABD, böyle bir harekatı asla yapmayacaktır.
Sonuç
olarak, PKK sorunu bizi terk etmeyecektir. Barzani peşmergesi ölmesin
ya da Avrupalı insanlar rahatsız olmasın ya da küresel projeler sekteye
uğramasın için, Mehmetçik ve bizler, Erdoğan siyaseti tarafından terör
ateşine atılmaktayız.
Bu tablo içerisinde, PKK ile sözde uzlaşma
zeminin aranması ya da BDP ile barış görüşmeleri gibi konular, bize
kurulmuş olan tuzağın bir başka yönüdür. Amaç; bu tür arayışlarla
kamuoyunu oyalamak ve yapılması düşünülen anayasal değişikliklere zemin
hazırlamaktır.
Bu zemin, referandum sonrasında hemen
hazırlanmaya başlamıştır. Erdoğan siyaseti, PKK’nın siyasi kolu BDP ile
görüşmelere başlamış ve PKK örgütü de sözde eylemsizlik kararı almıştır.
Bugün Eylül 2010’dur. Kış gelmektedir.
Yurt
içinde PKK üyeleri, yurt dışındaki kamplarına gitmek için yola
çıkmıştır bile. Kısacası örgütün kış uykusuna geçme zamanıdır.
Dolayısıyla
adına eylemsizlik diyerek, sözde uzlaşma arayışlarına geçmek, örgüt
için bir siyasi taktiktir. Bu taktik aynı zamanda Erdoğan siyaseti için
de geçerlidir, çünkü referandumdan güçlü çıkmış ve anayasal değişikleri
yapmak için de bir zemin kazanmıştır.
2011 yılı ilk döneminden
itibaren, örgüt kış eğitimini yaparak gelecek yaza eylem için
hazırlanırken, Erdoğan siyaseti de anayasal düzenlemelerle bir Kürt
devletine yasal temel oluşturmaya çalışacaktır.
Önümüzdeki yaz
aynı zamanda genel seçim yazıdır. AKP zihniyeti, teröre son vereceğini
kamuoyuna anlatarak oy toplamaya çalışacaktır. Hatta bu düzenlemelerle
ülkeye barış geleceği iddiasında bulunarak güven kazanmaya gayret
edecektir.
Diğer tarafta eylem hazırlığını tamamlayan PKK
örgütü, baharla birlikte ara sıra eylem yaparak bir yandan varlığını
sürdürecek, öte yandan “barış isteniyorsa eğer anayasal düzenleme”
yapılmasının şart olduğunu söyleyerek Erdoğan siyasetine güç
kazandıracaktır.
İşte iç siyaset yönünden Kurt Kapanı budur. Türkiye, örgüt ve siyaset sarmalına alınacaktır.
İçine
çekildiğimiz tuzağın dış siyaset yönü ise, ABD ve AB’nin, “Türkiye iyi
yolda yürüyor” diyerek Erdoğan siyasetine verdiği desteğin
sürdürülmesiyle şekillenecektir.
Bu da Kurt Kapanı’nın dış sarmalıdır.
Peki, iç ve dış siyaset, karşımıza nasıl bir anayasa çıkaracaktır?Öncelik,
Anayasa’nın 66 ncı maddesinde yazılı olan “Türk” kimliğinin
kaldırılmasına verilecektir. Buna ait çalışmalar da başlamış
durumdadır. Bakın Yeniçağ’dan Fatih Erboz’un yazısına;
“TBMM’de
zaman zaman yaşanan birçok kavgada ismi ön planda olan AKP Grup
Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, hükümetin “PKK açılımı” politikasının
bir sonucu anayasanın değiştirileceğini belirterek, “Demokratikleşmek
için Türklük tanımının anayasadan çıkması gerektiğini” dile getirmişti.
Açılım
çerçevesinde, dağlardaki Türklükle ilgili yazıların kaldırılması,
öğrencilerin “Andımızı” okumaması gibi taleplerle birlikte, 66.
maddedeki Türklük tanımının da değiştirilmesi talebi dile getirilmişti.
3
01. maddedeki değişikliğin ardından alevlenen tartışmalar
sırasında AKP Grup Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, “Anayasayı
değiştireceğiz, vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız.
Yoksa
demokratikleşmeyi yapamayız. Herkes kendi etnik kökenini ifade
edebilecek ve üst kimlik olarak ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’
diyecek. Bu sorunu çözer” demişti.
BDP ise anayasanın başlangıç
bölümüyle birlikte 66. maddenin de değiştirilmesini talep etmişti.
ABD’de yayımlanan raporlarla Türklüğe karşı girişilen altyapı hazırlığı
ortaya çıkmıştı.”
Ardından Kürt-Laz-Çerkez gibi çok etnik farklılıkları ifade eden “genel bir kimlik” arayışına geçilecektir.
Bakınız adı TRT olan TRT’ye; “TRT Kürt” açtılar, yetmedi, “TRT Arap” açtılar yetmedi, şimdi de “TRT Türk” açtılar.
Ne demektir bu; “Türk ülküsü” etnik bir kimliğe dönüştürülebilir mi?
Projenin bir parçası işte bu; kimliksiz toplum, kimliksiz birey!
Burada yaratılmak istenen “genel kimlik”, aslında kimliksiz bir toplum ve bireyi ifade etmek için kullanılacaktır.
Bunun
üzerine çok din, çok dil, çok bayrak, çok toprak gibi tek olan devleti
ve tek milleti parçalamak ve Doğu’da ayrı bir devlet ve millet
yaratabilmek için, aklınıza gelen her “çok” u ekleyebilirsiniz.
Peki, bunu da yapsalar, Türkiye aradığı huzur ve güvenliğe kavuşacak mıdır? Hayır.
Çünkü
küresel siyasetin adı PKK olan örgütü, nihai hedefe ulaşılıncaya kadar
ortadan kaldırılmayacak, bir tehdit unsuru olarak yanı başımızda
yaşatılacaktır, ta ki bu örgüt, kurulması planlanan Kürt yönetiminin
başına geçinceye ve teröristlerin de bu yeni oluşumun güvenlik gücü
oluncaya kadar.
Hatırlarsınız, Erdoğan siyaseti “Özel Ordu”
diyerek böylesi bir çalışma da başlatmıştı ancak Türk Ordusu ve
kamuoyunun tepkileri üzerine geri çekilmişti ve bu konuyu gündemden
şimdilik kaydıyla düşürmüştü.
Peki, ne olacak, biz ne yapacağız?
Not:
Henüz baskıya girmemiş kitabımızdan bir alıntı, taraf gazetesi bir
bomba iddia atmış, pkk ırak'a çekiliyormuş, cevap olsun için yeri geldi
yazdım...
Türk
Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların
gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve
devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en
büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır,
jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını
koruyacaktır.