11 Ekim 2010 Pazartesi

Ocakbaşı Sohbeti’nde PKK’nın Yol Haritası Konuşuldu

Ocakbaşı Sohbeti’nde PKK’nın Yol Haritası Konuşuldu


Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri GÜRGÜR, Ocakbaşı Sohbeti’nde ‘PKK’nın Yol Haritası’ konusunda konuştu. Gürgür konuşmasında “PKK’nın büyük bir tarihi geçmişi olmamasına rağmen Dünya çapında kitlesel tabanlı, devasa bir problem haline geldiğini” söyleyerek bu problemin Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük meselesi olduğunu vurguladıktan sonra, “Osmanlı döneminde herhangi bir etnik problemin olmadığını” belirtip, PKK’nın nasıl gelişip bu seviyeye geldiğine dair bilgiler verdikten sonra “PKK sorununun 1965’ten sonra sol hareket paralelinde geliştiğini, sol legal ve illegal örgütlerin Kürtçülük meselesini sahiplendiğini, solun bu hareketinin meseleyi kitleselleştirdiğini, Öcalan’ın da sol örgütten gelmesinin rastlandı olmadığını ifade etti. PKK olaylarının 12 Eylül 1980’den sonra hızlanıp, örgütün çoluk çocuk katlederek bölgede psikolojik bir baskı ve hâkimiyet kurduğuna dikkat çeken Gürgür sözlerini şöyle sürdürdü: “1992 yılından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin etkili bir mücadele vererek PKK üzerinde bir baskı oluşturmayı başardı.1998 yılında Öcalan’ın yakalanmasının Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle de TSK’nın büyük bir başarısıdır. Fakat devletin bu konuda bir politika oluşturmaması sebebiyle 2002’de olaylar yeniden alevlendi. 2010 itibariyle PKK’nın BDP, DTK, Öcalan ve Murat Karayılan gibi örgüt şeflerinin talepleri arasında birbirini destekleyen noktalar vardır. Onlar etnik ve coğrafi eksende ‘Özerk Kürdistan’ istemekte hatta bunu kültürel ve demokratik bir hak olarak göstermeye çalışmaktadırlar.” Nuri Gürgür ayrıca, ifade ettikleri özerkliğin ‘muhtariyet’ anlamına geldiğini vurguladı. Örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için anayasal sistemde köklü değişiklik yapılmasını, Kürtçenin eğitim dili olmasını istediğini belirterek; Medya ve siyasetin bazı popüler isimleriyle büyük sermaye çevrelerinin ve onların sağladığı ortamların bu örgütün çalışmalarını desteklediğini söyledi. Bunlarla birlikte asıl amacın ‘iki milletli üniter devlet’ kurmak olduğunu belirtti.

Gürgür konuşmasının devamında son 25 yılda gelinen bu noktada hala çözüm imkânımızın olduğunu, kendimizden, milletimizden ve gücümüzden kuşku duymamamız gerektiğini ifade etti. PKK varlığını devam ettirir ve bölge halkını tahakküm altına alırsa Türkiye’nin tüm tedbirlerinin boşa gideceğini söyleyip; temel şartın PKK’nın varlığını en asgariye indirmek olduğunu vurguladıktan sonra çözüm önerileri sundu.

Konuşmalarımızda ayrılıklardan ziyade müştereklerden bahsetmemiz gerektiğini belirten Gürgür, o bölgedeki okulların -mesela yatılı bölge okullarının ve devlet üniversitelerinin- ayrılıkçı programlar düzenlemesinin devletin okullarında devlete düşman bireylerin yetiştirildiğinin en büyük göstergesi olduğunu söyledi.

Bunların dışında bireysel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin her şeyi yapması fakat bunun da bir grup kimliği haline getirilmemesi için tüm yasal önlemlerin alınması gerektiğini ifade ettikten sonra şu sözlere yer verdi: “T.C uluslar arası alanda jeopolitik, ekonomik ve askeri güçlerini kullanmalıdır. Ayrıca ABD gibi pragmatist, her konuda kendi menfaatini düşünen bir ülke karşısında da tüm kozlarını kullanmalıdır.”

Nuri Gürgür, büyük ilgiyle takip edilen konuşmasının sonunda meselenin 10 sene içerisinde halledilmediği takdirde daha karmaşık hale geleceğini belirterek, kendi içimizde hasım oluşturma lüksümüzün olmadığını, kendi kendimize saygımız olmazsa toplum içinde bize güvenen kimsenin olmayacağını vurgulayarak konuşmasına son verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder